Sıvı Elektrolit Dengesi Nedir?
Sıvı Elektrolit Dengesi ve Dengesizliği
Sağlıklı bir vücutta, vücut sıvılarının hacimleri ve bileşimleri birçok metabolik aktiviteye rağmen, dikkate değer şekilde dengede tutulur. Vücudun gereksinimlerine göre su, elektrolit düzenlemesi sonucu korunan bu denge mekanizmasına sıvı-elektrolit dengesi denir.
Erişkin bir insanın vücut ağırlığının ortalama %60’ı sudan oluşur. Suyun Görevleri:
- Hücre metabolizması için sıvı bir ortam hazırlar.
- Katı maddelerin çözünmesini sağlar.
- Oksijenin hücreye taşınmasını sağlar.
- Besinlerin sindirimi, emilimi, hücrelere taşınmasını ve depolanmasını sağlar.
- Hormonların hedef organa ulaşmasını sağlar.
- Karbondioksit ya da artık maddelerin vücuttan uzaklaşmasını sağlar.
- Vücut ısısını dengede tutar.
- Kan volümünü oluştur.
Elektrolit; Su gibi çözücü, farklı elektrik yüklü partiküllere ayrılan, atomlardan oluşan bir madde ya da bileşik olarak tanımlanır. Elektrolitlerin görevleri;
- Vücut sıvılarını ozmolaritesini sağlar.
- Asit-baz dengesinin sürdürülmesini sağlar.
- Beden sıvılarını dağılımını sağlar.
- Nöromüsküler iritabiliteyi sağlar.
Sıvı-elektrolit dengesini düzenleyen homeostatik mekanizmalar:
Sinir sistemi: Orta beyindeki volüm reseptörleri ve hipotalamustaki ozmoreseptörlerle; ADH, aldosteron salınımını ve susama merkezini etkileyerek beden sıvılarının hacim ve ozmolarite değişikliklerini düzenler. Orta beyindeki volüm (hacim) reseptörleri; Büyük ven, arter ve atriyumların duvarına yerleşmiş bulunan çeşitli reseptörlerden, bedendeki sıvı hacmi hakkında bilgi alır. Susama merkezi hipotalamustadır ve beden sıvılarının ozmolarite değişikliklerine duyarlıdır.
Endokrin sistem: Beden sıvı hacmi azaldığında, ADH ve aldosteron salınımı artar, susama merkezi uyarılır, bedende su ve Na tutulur. Beden sıvı hacmi arttığında ADH ve aldosteron salınımı baskılanır ve susama merkezi uyarılmaz. Aldesteron; sodyumun geri emilmesi ve potasyumun atılması için böbrek tübulanslarını etkiler. Beden sıvı ozmolaritesi arttığında ADH salınımı artar ve susama merkezi uyarılır. Beden sıvı ozmolaritesi azaldığında ise ADH salınımı ve susama merkezi baskılanır. Troid hormon, Paratroid, Diüretik ve Kalsitonin hormonları, diürezde önemli rol oynarlar. Paratroid Hormon; Kalsiyum ve fosfor iyonlarının konsantrasyonlarının homeostatik olarak düzenlenmesinden sorumludur. Kalsitonin; Troid bezlerinden salgılanır. Kemiklerde kalsiyum tutulmasını arttırarak ve kemik reabsorsiyonunu (kemiklerden kalsiyumun dışarı çıkmasını) önleyerek, plazama kalsiyum düzeyini düşürür.
Gastointestinal Sistem: Normalde sıvı ve elektrolitlerin bedene alınmasında ana yoldur. Solunum, böbrek ve deri yoluyla kaybedilen sıvının yerine konulması GİS yoluyla olur. Günde yaklaşık ağız yoluyla alınan sıvılarla birlikte, 7-9 litre GİS sekresyonları absorbe eder. Bu kadar çok sıvı alınmasına karşın bağırsaklardan günde sadece 100 ml sıvı kaybı olur. Bu yüzden GİS fonksiyonlarındaki bozukluk sıvı elektrolit dengesizliklerine neden olur.
Renal Sistem: Böbrekler bedenin iç çevresinin ana düzenleyicileridir. Atık ürünleri atarlar. Böbrekler Na miktarını H+ iyonunun dengesini düzenler. Su miktarını da düzenlemekten sorumludur. Bedenin ihtiyacı olan maddeleri seçerler. Kan ve hücre dışı sıvının bileşimini düzenlerler. İdrar hacmini ve konsantrasyonunu düzenlerler.
Solunum Sistemi: H+ iyonu üzerine etkilidir. Uçucu H+ iyonu solunum yoluyla CO2 olarak atılır. Kan CO2 ve H+ iyonu konsantrasyonu yükseldiği zaman solunum merkezi uyarılır. CO2 atılır. CO2 ile birlikte solunum yoluyla su kaybı da olmaktadır (Günlük 400 ml, hissedilmeyen kayıplar).
Sıvı-elektrolit Dengesizliğine Neden Olan Başlıca Faktörler: Sıvı ve elektrolitlerin az olması, Sıvı ve elektrolitlerin fazla olması, Sıvı ve elektrolitlerin bedende tutulması, Homeostatik düzenleyici sistemlerin bozulması.
Na: 70 kg bir erkekte 2700-3000 mEq/L Na bulunur. Na’un 800-1000 mEq’ı kemiklerde geri kalanın çoğunluğu hücre dışı sıvıda yer alır. Na tüm sıvı bölmelerinde yer alır; Hücre dışı sıvı 142 mEq/L , Hücre içi sıvı 10 mEq/L, gastrik mukus, safra, intestinal sıvılar ve pankreatik sıvı bol miktarda Na+ içerir. Na+, sıvı bölmelerindeki sıvı hacmini düzenler. Erişkin bireyin günlük Na+ gereksinimi 4,5 gr’dır. Na, ter, idrar ve dışkıyla atılır. Na’un homeostatik düzenlenmesi; Aldosteron, Na tutulumunu ve atılımını kontrol eder. Na az olduğunda GİS Na atılımını kontrol eder. Kortikosteroidler, böbrek tübüllerinden Na’un geri emilimini artırır.
Su- Sodyum Dengesizliği: Hücre dışı sıvıdaki katı maddelerin % 90- 95’ini Na oluştururken, beden sıvılarının % 90-93’ünü su oluşturur. Beden sıvılarında yer alan su ve sodyumdaki değişmeler karşılıklı olarak birbirlerini etkilemektedir. Na hücre dışı sıvıda yaklaşık olarak 135-145mEq/L ‘dır. Bu değer 135’in altında olunca hiponatremi oluşur. 145’in üstünde olursa da hipernatremi olur.
K: 70 kg bir erkekte 3500 mEq K bulunur. K başlıca hücre içi sıvıda yer alır. 150 mEq/L. (Bedendeki potasyumun yaklaşık %98’i). Normal serum K konsantrasyonu 3.5-5.5 mEq/L dir. Erişkin bireyin günlük gereksinimi 40 mEq’dır. Alınan K’un % 80-90’ı idrarla, %10-20’si dışkıyla atılır. K’un hücre içindeki miktarı; Hücrenin genel sağlık durumuna ve bütünlüğüne, Aktif transportla Na’un hücre dışına atılıp K’un hücre içine alınmasına, Böbrek fonksiyonuna bağlıdır. K+ hücre fonksiyonunda çok önemli rol oynar, normal değerinden çok az bir sapma bile yaşamı tehdit edebilir. Sinir-adale uyarılabilirliğini sağlar. Enzimlerin fonksiyon görebilmesi için K’a gereksinim vardır. Gelişme çağında olanlarda yeni doku yapımı için K gereklidir. Glikoz metabolize edildiğinde K hücre içine girer, insülin, glikozla birlikte K’un da hücre içine taşınmasını sağlar.
Potasyum Dengesizliği: Potasyum (K) hücre içinin belli başlı katyonudur. Hücre bütünlüğünü bozabilecek herhangi bir durum K dengesizliğine neden olur. Hücre içinde K değeri 130-180 mEq/L, plazmada 3.5-5mEq/L’dir. Serum potasyum düzeyi 3.5mEq/L’nin altında olursa hipopotasemi/ hipokalemi oluşur. Serum K düzeyi 5mEq/L’nin üstünde olursa hiperpotesemi oluşur.
Ca: Normal serum Ca’u 4-5 mEq/L’dir. Ca’un yaklaşık % 99’u kemiklerde yer alır. Ca, nöromüsküler iritabiliteyi ve kapiller permeabiliteyi azaltır. Normal adale kontraktilitesi ve uygun sinirsel ileti için Ca elzemdir(gereklidir). Kan pıhtılaşmasında rol oynar, kemik ve diş yapımında yer alır. Erişkin bireyin kalsiyum gereksinimi 0,8 gr’dir, hamile ve süt veren kadınlarda bu gereksinim 1.3-1.5 gr’a çıkar. Ca’un 3/4’ü süt ve süt ürünleriyle, 1/4’ü ise sebze ve meyvelerle alınır. Temel olarak süt ve ürünlerinde bulunan kalsiyumun metabolizmasında, serum Ca düzeyi, D vitamini, parathormon ve kalsitonin etkilidir. Besinlerle alınan Ca normal asidite de D vitamini yardımıyla emilir, feçes ve idrarla atılır. Ca miktarını geniş ölçüde parathormon düzenler. Kalsiyum kas kontraksiyonlarında ve gevşemesinde, sinir uyarılarının taşınmasında, kan pıhtılaşmasında, hücre bolizmasında ve kapiller permeabiliteyi azaltmada, kemik ve dişlerin temel komponenti olarak, enzimlerin aktivitesinde ve organizmada ki bir çok kimyasal olayda rol oynar. Serum kalsiyumu düştüğünde paratroidlerden parathormon salınır (PTH), sindirim sisteminden Ca emilimi ve böbreklerden geri emilimi artar ve kemiklerden serbestlenir. Kalsiyum iyonu arttığında PTH salınımı baskılanır, Ca aşırı yükseldiğinde de tiroid bezleri kalsitonin salgılar bu da kemiklerden kalsiyum çekilmesini engeller böylece serum Ca normale döner. Plazma Ca düzeyi 4.5-5.5mEq/L veya 9-11mg/dl’ dir.
Ca Dengesizliği: Serum Ca düzeyinin 4.5mEq/L değerini altında olursa hipokalsemi,5.5 mEq/L değerini üstünde olursa da hiperkalsemi oluşur.
Mg: Hücre içi sıvının katyonudur. Serumda 1.5-2.5 mEq/L’ dir. Toplam magnezyumun 2/3’ü kemikte, geri kalanı hücre içinde D vitamini Mg alımını kontrol eder. Hiperkalsemi Mg emilimi azaltır. Enzimatik ve metabolik süreçlerde-protein sentezinde önemli, Diyette yağların fazla oluşu, fosfat, Ca ve yüksek Ph Mg absorbsiyonunu engeller. Parathormon ise Mg absorbsiyonunu artırır. Nöromüsküler uyarılmayı baskılar. Kan fosfor düzeyini düzenler.
Mg Dengesizliği: Serum Mg düzeyi 1.5 mEq/L’nin altında olursa hipomagnesemi, 2.5mEq/L’nin üstünde olursa hipermagnesemi oluşur.